Günümüzde bilgi ve enformasyon artmış, öğrenme olanakları sınırsız hale gelmiştir. Ancak bilimin ilerlemesiyle birlikte manevi gerileme, insanlıktan, yaratılışın özünden uzaklaşma, duygusal ve manevi gerçeklerin akıl ve mantıkla inkar edilmesi de arttı. Bu inkarcılar arasında deistler, binlerce yılda milyonlarca kez doğruluğu kanıtlanmış gerçekleri reddetmeye başladılar. Bu araştırmamızda bunları ortaya çıkarmayı ve kendi yöntemleri, akılları ve mantıklarıyla çürütmeyi amaçlıyoruz. Birinci bölüm, insana neden paha biçilmez duyuların verildiğiyle ilgilidir.

 

1. İnsana neden paha biçilmez duyular verilmiştir?

Bir padişah iki hizmetçisini çağırdı. Bunlardan birine on altın verdi ve ona ince bir kumaş dikmesini emretti. İkincisini ise üzerinde bin madeni para ve üzerinde yazılı bir kağıt bulunan cebine koydu ve pazara gönderdi.

İlk hizmetçi, verilen paranın karşılığında en iyi kumaştan muhteşem bir elbise aldı. Aptalca davranan ikinci kişi, ortağıyla eşleşerek cebindeki kağıdı bile okumadan mağazaya girdi. Satıcıya bin altın verip, kendisine sadece bir kat elbise vermesini istedi. Namussuz esnaf: "Bu adam sağlıklı ve aptal olmasa, on altına bin altın verir mi?" En kötü kumaştan yapılmış bir elbiseyi işaret etti. Bütün sermayesini önemsiz şeylere harcayan zavallı hizmetçi saraya döndü. Cebindeki kağıdı açan padişah, ona bakmadığı ve aptalca alışveriş yaptığı için cezalandırılmasını emretti:

"Eğer senden kalitesiz elbise almanı isteseydim, sana ilk hizmetçim gibi bin değil on akçe verirdim. Çünkü bu pazarda en iyi kumaş on altın değerindedir. Sana bin lira vermeme rağmen seni bir takım elbise için göndermediğimi anlamıyor musun? Cebinizdeki kağıda baksaydın amacımı anlar ve yatırımınızı boşa harcamazdınız. Artık işlediğin suçun cezasını çekeceksin!"

Verilen örneğin doğruluğunun beyanına gelince; hikâyedeki padişah, Rabbimiz olan Ebedi Rabbimizdir. Düşük gelirli hizmet hayvanları; kendilerine bahşedilen duyuların ve koşulların değerini on madeni para; ve piyasa dünyayı temsil ediyor. Bin altın, akıl, kalp, göz ve dil armağanlarının yanı sıra eşya ve teçhizatın bedelidir. İkinci hizmetçinin cebindeki kağıt ise ona yapması gereken işi öğreten semavî kitaplar ve bunların başında gelen Kur'an-ı Kerim'dir.

Aslında insan bu dünyaya hayvan gibi yaşamak ve keyif almak için gelmedi. Ona verilen yatırım önemli bir iş içindir. Eğer hayvan gibi yaşamak için gönderildiyse, bin altına, yani bu kadar değerli donanıma, duyulara ne gerek vardı? Ona hayvanlar kadar verildi, fazlasına ihtiyacı yoktu.

Gerçek şu ki, deistler hayvanlar gibi yaşamak için yaratıldığımızı iddia ediyorlar. "Hayvanlar gibi yaşıyoruz, ölüyoruz ve yok oluyoruz" diyorlar ve bu görüşü ifade etmek için mantığı kullanıyorlar.

Bu gösterimizde deizmin saçmalığını Allah'ın izniyle kesin bir şekilde ispatlamaya çalışacağız. Muhatabımız bir deist. Onunla konuşacağız ve ona seçtiği yolun aptallıktan başka bir şey olmadığını göstereceğiz.

Vicdanının ve vicdanının sesini dinleyip bu diziyi izleyenler, Allah'ın izniyle deizm hastalığından kurtulacaklardır.

Bu gösteride peygamberlerin ve kitapların gönderilmesinin gerekliliği iki kere iki dört hassasiyetiyle ispat edilmektedir.

Yardım ve lütuf, hidayet ve sağlık Allah'tandır!

Konuyla ilgili