Deizmle ilgili beşinci dersimizde yine aynı eski uslubu takip ederek bir deistle sohbete başlıyoruz:

- Yaptığınız iyiliklerin başkasına atfedilmesine razı olur musunuz? Diyelim ki büyük partiler düzenleyen bir restoranınız var. Her gün yüzlerce yoksulu doyuruyorsunuz. Yaptığınız bu iyiliği başkasınınmış gibi görüp teşekkür etseler mutlu olur musunuz?

Ne olursa olsun, şöyle demeyeceksiniz: "Ey yoksullar, bu çalışma evi benim! Seni besliyorum. O halde bana şükran ve minnettarlığınızı iletin!” diyorsun

Ya da öyle hayal edelim. Büyük bir fabrikanız var ve her gün yüzlerce insanı giydiriyorsunuz. Eğer öyleyse, onlara verdiğiniz kıyafetleri giyecekler ve bir başkasına teşekkür edecekler. Buna katılıyor musun?

Ne olursa olsun “Bu fabrika benimdir, üzerinizdeki elbiseler benim ürünlerimdir; bana teşekkür et!

Başka bir örnek verelim. Hastanenizde her gün birçok hasta ücretsiz olarak tedavi edilmektedir. Sonra diğerinin yanına gitti ve şöyle dedi: "İyisin, senin cömertliğin olmasaydı biz nereye giderdik ve bize kim bakardı!" Bize kim ilaç verecek, kim tedavi edecek!" derlerse tek kelime etmeden gidecek misin?

Kesinlikle! "Hastane benim, seni tedavi eden, sana merhem veren, durumun hakkında bilgi veren benim. Bana teşekkür et! diyorsun

Şimdi sorgumuz şu:

- En basit iyiliğinizin bile başkasına verilmesine razı olamazsınız. Allah, bize bahşedilen sonsuz nimetlerin ve hediyelerin başkalarına atfedilmesini, şükran ve şükran ifade edilmesini nasıl kabul edebilir?

Elbette buna izin vermiyor ve nimetin Kendisinden olduğunu bilmemizi istiyor. Bu nedenle O'nu gerçek nimet sahibi olarak tanımamız için peygamberler gönderecek ve kitaplar indirecektir. Peygamber yoksa nimetin Allah’tan olduğunu bilemeyiz. Kendilerine Peygamber gönderilmeyenlere veya Peygamber geldiğinde ona uymayanlara bakın. Bir grup putlara tapıyordu, yani kendilerine verileni putlara atfediyordu. Diğer bir grup ise ateşe ve güneşe tapıyor, yani onları bütün nimetlerin sahibi sayıyordu.

Dolayısıyla bir kimse, bir peygamberi tanımaz ve onun öğüdünü dinlemez ise, Allah'ın nimetlerine sahte ilahları ortak etmiş olur.

Allah, kullarının gözlerini bu sahte ilahlardan kendine çevirmek için elçiler göndermiş, kitaplar indirmiş ve onları şöyle uyarmıştır:

"Ey kullarım! Nimetin yaratıcısı ve gerçek sahibi sen değilsin. Ancak siz, yaptığınız iyiliklerin size nispet edilmesini ister, başkalarının da buna ortak olmasını istemezsiniz. Aslında nimetleri yoktan var eden benim, onların gerçek sahibi benim. Peki, benim nimetlerimi başkasınınmış gibi görüp, Benim yerime başkalarına şükretmene razı olabilir miyim? Tabii ki değil! O halde iyiliklerimi yalnız benden bil ve yalnız bana teşekkür et!”

Bu bakımdan peygamberlerin gönderilmesi gereklidir ve peygamberlerin varlığı bereketin varlığı gibidir.   açık.

Konuyla ilgili