Biyolog Bakhtiyor Abdugafur, kıskançlığın insanın içini kemirdiğini söylemenin nörobiyolojik bir temeli olduğunu yazıyor.

Kıskançlığın insanın içini kemirdiğini söyleriz. Bu ifadenin bilimsel bir temeli vardır. Daha spesifik olarak kıskançlığın nörobiyolojik bir temeli vardır.

Nörobiyoloji, beyin, omurilik ve periferik sinir sistemleri de dahil olmak üzere sinir sistemini ve bunların insan düşüncesini, davranışını ve vücut fonksiyonlarını nasıl kontrol ettiğini inceler.

Nörobiyoloji aynı zamanda insan duygularının maddi temelini de inceler. Aşk, kıskançlık, kıskançlık, açgözlülük dahil...

Her duygunun nörobiyolojik – biyolojik ve kimyasal bir temeli vardır. Kıskançlık da dahil.

Nature's Scientific Reports dergisinde 2021 yılında yayınlanan bir çalışma, kişi strese girdiğinde noradrenalin ve kortizol hormonlarının sentezlenerek insan DNA'sına zarar verdiğini kanıtladı . En ilginci ise kişi kıskandığında da kortizol hormonu üretiliyor! Kortizolün hücrede birikmesi DNA kırılmalarına ve bozukluklarına yol açar. Bunun sonucunda kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığın ortaya çıktığı kanıtlanmıştır.

İşte milletimizin "Kıskanç olan içini yer" sözünün boşuna olmadığı işte burada ortaya çıkıyor. İçini yemek aslında DNA'yı bozuyor. DNA'daki bir kırılma, kalıtımın ihlali, genetik bilginin aktarımında bir kusur anlamına gelir.

Bu durum kıskanç kişilerin hasta olmasıyla açıklanabilir ve çoğu durumda bu durum kalıtsaldır.

En şaşırtıcı şey, İslam'ın bize kıskançlık yapmamayı öğretmesidir. Rasul Ekrem, Allah'ın duası ve selamı üzerine olsun, boşuna dememiş: "Ateşin odunu yemesi gibi, haset de insanın iyiliklerini yer."

Sonuç olarak kıskançlık duygusu olmayan kişilerin sağlıklı yaşamlar sürdürdüğü ve bu kişilerde genetik kusurlara rastlanmadığı sonucuna varılmıştır.

Tutkuyla yaşayalım! Kıskançlıkla kendinize zarar vermeyin, DNA'nızı koruyun!

Bakhtiyar Abdugafur

Konuyla ilgili