Her yıl dünyanın farklı yerlerinde sel felaketleri yaşanıyor. Bu konudaki mesajları olduğu gibi kabul etmeye alışkınız, dikkate bile almıyoruz. Sel baskınlarının çoğunun bizimle hiçbir ilgisinin olmadığına inanıyoruz çünkü bunlar dünyanın uzak yerlerinde meydana geliyor. Ancak artık başımızı öne eğip ciddi ciddi düşünmenin ve bizi bekleyen olası felaketlere hazırlanmanın zamanı geldi. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz; BAE'de, Umman'da, Tanzanya'da ya da Çin'de yaşanan sel felaketleri de kapımızı çalıyor. Son dönemde Rusya ve Kazakistan'da yaşanan sel felaketinin etkisini hissettik.

Tüketim çılgınlığının etkisi altında, hayatı boyunca yemek yemeye ve dünyadan zevk almaya programlanmış, ahireti düşünmeyen, inkar eden, hatta aile kurmadan yaşayan "çağdaş insan"ı nasıl teşvik edebiliriz? "Mutluluğu" için çocuk sahibi olmak mı yoksa gelecek nesillere bakmak mı gerektiği sorusuna modern sosyal ve insani bilimler kesin bir cevap verememiştir. "Dünyaya bir kez geliyorsak, sonra çürüyen toprağa dönüşüp yok oluyorsak, neden kendimizi değil de henüz doğmamış insanları düşünmeye zahmet edelim?" diye düşünen insanları nasıl ikna edebiliriz?

1992-2020'de doğal göller de dahil olmak üzere doğal tatlı su kaynakları yüzde 53 azaldı.